12 Haziran 2015

Time Lapse - 2014

KÜNYE
Yönetmen: Bradley King 
Senaryo: Bradley King, Bp Cooper
Oyuncular: Danielle Panabaker, Matt O'Leary, George Finn
Ülke: Amerika 
Yıl: 2014 
Süre: 104 dakika 

Puan:    @IMDb

Primer'in anlaşılabilir ve kötü bir versiyonu.

Finn (O'Leary) yaratıcılık ve para sıkıntısı çeken bir ressamdır. Kız arkadaşı Callie (Panabaker) ve bahis düşkünü Jasper (Finn) ile beraber yaşamaktadır. Bir gün, karşı komşularının evinde doğrudan kendi evlerine yöneltilmiş devasa bir kamera keşfederler. Görünüşe göre komşuları düzenli olarak fotoğraflarını çekmektedir. Daha sonra komşularının cesedini bulmalarıyla ne yapacaklarını bilemez hale gelirler. Fotoğraflarda garip şeyler farkedene kadar. Makine geleceğin fotoğrafını çekmektedir, bu durumu lehlerine kullanmaya karar verirler.
 
Daha önce defalarca kez işlenmiş bir konuyu ele alan film, en azından bu konuda akla ilk gelen filmlerden olan Primer'in hatasına düşmüyor, anlayabilmek için bir kez izlemek yeterli oluyor. Doğrusu film, bir kez izledikten sonra kişiyi tekrar kendine döndürebilecek, üzerinde düşündürecek pek bir element içermiyor. Film içinde olanları elbette anlayabiliyorsunuz, her zaman yolculuğu temalı filmde olduğu gibi bunun yarattığı paradoksun da farkındasınız; film bittiği zaman, sadece müteşekkir oluyorsunuz. O da iyi bir yapım izlediğinizden değil, karşınızdaki saçmalığa daha fazla dayanmak zorunda olmadığınızdan.

Zaman yolculuğu dedik ancak filmde tam olarak bir zaman yolculuğu yok. Makine fotoğrafını çektiği yerin 24 saat ilerisini -sonradan öğreniyoruz ki bir zaman kısıtlaması da yokmuş bu konuda- size gösteriyor. Bu durumu ancak ve ancak bahis sonuçlarını görmek için kullanan sığ kahramanlarımız -elbette bu da para kazanmanın bir yolu- bundan sonraki seçimleriyle size saç baş yolduruyor. 

Öncelikle, Callie'yi bir kenara ayırırsak, karakterler çok aptal. Elbette Callie onlardan daha az aptal değil. Onu ayırmamızın özel bir sebebi var. Karakterlerimizin verdiği hiç bir karar mantıklı değil. Senarist de o noktada çok tıkanmış olacak ki tamamıyla karakterlerin aptallığına odaklanmış. Eve gelen bahisçiyi ele alalım. Belli ki mafya. Belli ki belalı bir insan. Bu karakter sırf bir fotoğrafta göründü diye onu aratmak yerine -eve de çağırmıyorlar ya gerçi- senarist işi eline alıp, "Yahu bu adam neden hiç kaybetmeden bu kadar çok kazanıyor, bu işte bir iş olmasın?" diye düşündürerek eve yollamamış, anlamak mümkün değil. Hepsinden öte, bize diğer karakterlerden daha kurnaz gösterilen Jasper, neden tüm parasıyla her gün aynı yerde bahis oynamış, bunu da anlayamıyoruz. Dikkat çekmek istemeyen birisi -ki Jasper bu durumda, makineyi korumak istiyor- böyle bir hata yapmaz diye düşünsek hata etmiş olmayız.

Finn ise ayrı bir dertte. Fotoğraflarda yapmış olduğunu gördüğü resimleri, fotoğraflarda görmeden ve oradan kopya çekemeden yapamıyor. Mantıklı geldi mi? Kafanızda bir şeyler oluşturdu mu? Meraklanmayın, önemi yok. O kadar şey olup biterken Finn'in sadece resimleriyle ilgilenmesi de büyük olasılıkla bir anlam ifade etmeyecek. Elbette sanat ve iş aşkı bir şey, büyük bir tutku. Ama ölürsek bir anlamı kalmaz sanıyorum. Hele hele tek istediğimiz resim yapmakken.

Tek mekanda geçen bir film olduğu için, izleyiciyi bir şekilde ufak numaralarla ayakta tutmak gerek; ya iyi bir senaryoyla, ya yönetmenlikle ya da oyunculukla. Senaryo, bu konunun getirdiği doğal bir sonuç olarak merak uyandırıyor. Sonunda "Meh" çekip üzgün surat yapsanız da bu bir gerçek. Ancak yönetmenlik çok düz. Sanki heyecanlı bir öğrencinin ödeviymiş gibi bir hava uyandırıyor. Fakat oyunculuklar o kadar kötü ki, özellikle Callie rolünde Panabaker, geriye kalan her şey tartışmasız şaheser olarak nitelendirilebilir. Eğer sunulan şeye oyunculuk diyeceksek.

Tam bir izle-unut filmi Time Lapse. Benzeri konuda daha eğlenceli ve kuşkusuz çok çok kaliteli bir yapım isteyen izleyici Los cronocrímenes'e göz atmak isteyebilir. Ben daha karışık bir şey isterim, ilk izlediğimde bir şey anlamasam da olur, aynı şeyi 3. defa izleyecek kadar sabırlıyım diyen izleyici için ise durak hiç kuşku yok ki Primer

Sözlerimizi bu şekilde bitirmek filme yine de haksızlık olur, açgözlülük, aşk ve sanat tutkusu hakkında bir şeyler de söylemek istemiş film. Ama o kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder