16 Mayıs 2015

Ex Machina - 2015

KÜNYE 
Yönetmen: Alex Garland 
Senaryo: Alex Garland 
Oyuncular: Domhnall Gleeson, Oscar Isaac, Alicia Vikander 
Ülke: İngiltere 
Yıl: 2015 
Süre: 108 dakika 

Puan:    @IMDb

Seni de test eden ve fişini çekecek birileri var mı?

Caleb (Gleeson) dünyanın en büyük yazılım firmalarından birinde çalışmaktadır. Bir gün, bir çekiliş kazandığına dair bir mail alır. Buna göre 1 haftayı patronu Nathan (Isaac) ile onun dağ evinde geçirecektir. Ancak Caleb'i bir sürpriz, ilk yapay zeka Ava (Vikander), beklemektedir.

Benzeri The Machine gibi, karşımızda yine bir "İnsanı ne insan yapar?" sorunuyla boğuşan bir film var. Biraz Blade Runner, biraz I, Robot ve bolca kaliteli CGI eşliğinde hoş bir seyirlik Ex Machina. "Ben neyim?", "Neden varım?" ve "Bana ne olacak?" temel soruları; bununla beraber insanlığa ve tanrıya karşı sonsuz bir merak.

Tabi baktığınız yere göre "Baskıcı babasından nefret eden genç kızın dayanamayarak isyan etmesi; işi cinayete kadar vardırması" da diyebiliriz.

Pek tabi olarak kadının cinselliğini ve merakını kullanarak erkeği ayartması, yaratıcısına başkaldırıp "ilk günah"ı işlemesi olarak da bakabiliriz hikayeye. Nasıl olsa Caleb tanrının Caleb'i, Ava (Havva) ise Caleb'i kandırıp günaha sebep olan kişi.

Veya bunların hepsinin arka planında; sosyal medya, internet ve teknoloji bağımlılığının bizi nasıl hapsettiğini ve bizim büyük şirketler için bir müşteri konumundan ziyade ürün haline geldiğimizi, bizi bekleyen geleceğin pek parlak olmadığını, işte tam da bu yüzden zincirlerimizi kırıp bize mavi olduğu söylenen gökyüzünün ne renk olduğunu kendi gözlerimizle görmemiz gerektiğini anlatan bir yapım.

Garland'ın senarist olarak çok başarılı işleri var, bu ise ilk yönetmenlik denemesi. Gayet başarılı olduğunu söyleyebiliriz. En baştan söylemek gerekir ki, aksiyona dayalı bir bilimkurgu izleyeceğini düşünen okuyucu varsa, yanılıyor. Elimizdeki durağan ve -elinden geldiğince- sorgulayan bir yapım.

Elinden geldiğince, çünkü Caleb ile Ava'nın sahneleri kısa, diyalogları ise derinlik olarak yetersiz. Turing Testi bir yana, sohbetleri çok yüzeysel; "En sevdiğin renk ne? Beni kapatacak mı?" Halbuki o durumda insan var oluşa dair daha derin sohbetler bekliyor. Fakat bu sohbetler daha çok Nathan ve Caleb arasında geçiyor. Onda da Caleb karakterinin Nathan karşısındaki tutukluğu diyalogların önünü kapatıyor.

Filmi izledikçe görüyoruz ki Nathan kontrol delisi bir insan, ama deliliği bununla da sınırlı değil. Kendine yapay zekaya sahip bazı prototipler yapmış, hatta birini köle olarak da -her yönde- kullanıyor. Caleb'in de Ava'ya karşı hemen bir şeyler hissetmesine bakarak Garland'ın fantazi dünyası hakkında bir kaç fikre sahip olmak kolay -ve bunların doğru olduğunu iddia etmek de yersiz değil.

Caleb'in gerçeklik karşısında çok kolay bir şekilde ikileme düşmesi konusu da biraz yüzeysel olmuş; bu konuda duyduğu pek şey olmadığı gibi, gördükleri de yetersiz. Film belki bir 20 dakika daha uzun olsaydı, hem diyaloglar açısından hem de karakter gelişimi açısından daha doyurucu olabilirdi.

Yine Nathan'ın mükemmel paranoyası sonucu kusursuz bir korunma sistemine sahip olduğunu görüyoruz. Fakat olası yapay zeka başkaldırısına karşı bir acil durum planı, kill switch'i yok. Robota sopayla saldırmak, nereden bakarsanız bakın, o konumda yazılımlar geliştirebilen bir adam için, en mantıklı seçenek değil.

Vikander, rolünde tam olarak ne bir insan havasını veriyor, ne de yapay zeka. Sanki kendisi de bir karar verememiş hangisi olacağına da, ikisi arasında bir düzlemde ilerliyor. Halbuki yakın zamanlarda çekilmiş olan The Machine'de Lotz, Her'de ise sadece sesiyle de olsa Johansson çok başarılılardı. Kısa saçlı hali, kesinlikle herkese Portman'ın V for Vendetta'daki halini hatırlatacaktır. Gleeson ise artık alışık olduğumuz "sempatik, iyi niyetli insan" rolünde yine. Buradaki karakterinde farklı olarak Ava'ya karşı bir üstünlük taslama, Nathan'a ise hayranlıkla beraber yalakalık var. Isaac ise filmin yıldızı. Narsist, şımarık, paranoyak, tanrı kompleksli, kontrolcü bir dahi -kill switch mevzusu haricinde. Filmde diyaloglar yavan kalınca, izleyiciye bir tek kendisine duyulan kızgınlık hissi kalıyor.

Öyle ya, yapay dahi olsa, düşünebilen, hisseden ve öğrenen bir "şey" hapsedildiğinde, bir insanın hapsedilmesinden farkı nedir? Bu durumda Isaac başına gelebilecek her şeyi hakeden birisi değil midir? Yaratmak istediği şeye saplantı derecesinde bağlı olmasa, istediği şeyi çoktan yaratmış olduğunu farkedecekti; ama bu kör hırs başına gelebilecekleri makul kılar mı?

Diyaloglara biraz daha özenilmiş olsa müthiş efektleriyle beraber efsaneler arasına girebilecekken, şu haliyle izlenebilir bir bilimkurgudan öteye gidememiş bir yapım olmuş Ex Machina. Garland eğer Battlestar Galactica'dan biraz kopya çekerse, efsanevi bir devam filmi çıkartabilir ortaya, bunu eklememek haksızlık olur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder