9 Mayıs 2015

Det sjunde inseglet - 1957 (The Seventh Seal - Yedinci Mühür)

KÜNYE 
Yönetmen: Ingmar Bergman 
Senaryo: Ingmar Bergman 
Oyuncular: Max von Sydow, Bengt Ekerot,
Gunnar Björnstrand 

Ülke: İsveç 
Yıl: 1957 
Süre: 96 dakika 

Puan:    @IMDb

"Hiçbir şey benden kaçamaz. Hiç kimse benden kaçamaz."
                                                                         Ölüm

Muhteşem sinemacı Bergman'ın belki de en bilinen filmi. Hiç izlememiş olanlar bile en azından meşhur satranç sahnesini bilirler; farklı onlarca filmde, dizide ve oyunda o sahneye düzinelerce atıf vardır çünkü.

14. yy İsveç'indeyiz. Antonius Block adında bir şövalye (von Sydow) ve hizmetkarı Jöns (Björnstrand) Haçlı Seferi'nden dönmektedirler. Veba salgını her yeri vurmuştur, insanlar ölmüş, kalanlar da kaçmak derdindedir. Umutsuzluk her yeri sarmış, hayat neredeyse tamamen yok olma noktasındadır. Block, zaten savaşta gördüğü yıkımın üstüne bir de bunları görünce büyük üzüntüye kapılır. Tanrının insanları neden böyle terkettiğini anlamaktadır; Ölüm'le (Ekerot) karşılaşması da o zamanlara rastlar. Sonunun geldiğini biliyordur ya, yine de her canlı gibi zaman kazanmak ister. Bir oyun teklif eder Ölüm'e, galip gelen tarafın oyun dışında da kazanan sayılacağı. Ölüm kabul eder. Nasılsa kimse Ölüm'den kaçamamıştır. Böylece başlar aşk ve nefret, varlık ve yokluk, inanç ve inançsızlık, şefkat ve acımasızlık, ölüm ve yaşam üzerine bir sohbet ve yolculuk. Ölüm'ün nasıl olsa acelesi yoktur, hem bazı hilelerle sıradaki hamlelerini de öğrenebilir Block'un.
 
Bu filmi sadece 14. yy ile kısıtlamak haksızlık olur. Haçlı Seferleri'yle kısıtlamak da. Çekildiği dönem göz önüne alındığında, Bergman'ın atom bombası sonrası düştüğü dehşetin izlerini görmemek mümkün değil. Block'un ağzından soruyor "Tanrım, bizi neden terkettin?". Cevabını ise Ölüm veriyor "Ama o sessiz kaldı. Belki de orada kimse yoktu.".

Yolda pek çok insanla da tanışır Block. Kimini sever, kimini sevmez. Kiminin gözünde boşluğu görür sadece, korku bile yoktur. Köylerini terkeden insanlar görür, işkence çeken insanlar görür, cadı avında yakılanlar vardır, tanrıya sormak ister, istediği inanmak değildir, bilmektir, kesin cevaplar ister. Vücudu hazır olsa da, aklı hazır değildir ölmeye. Bu yüzden her hamlesini çok düşünür, hem zamandan kazanmak, hem de -belki- anlayabilmek için. Ölüm'ü çok sıkıştırır sorularıyla ama bunlar O'nun problemleri değildir. O zaten yaşamla da ilgilenmez hem.

Oyunculuklar çok iyi. Herkes sanki o rolü bekliyormuş gibi oynuyor. Ancak ifadesiz yüzüyle, tüm vücudunu kapatan peleriniyle Ölüm rolünde Ekerot'u özellikle tebrik etmek gerekir. Gerçekten Ölüm gelse ancak bu kadar sakin, acımasız ve soğuk olabilir diyor insan. Ayrıca Bergman da kusursuz tekniğiyle harika bir anlatıma gitmiş. Özellikle bazı sahnelerde siyah ve beyazın avantajını da kullanarak terkedilmişlik hissinin varlığını, çaresizliği ve korkuyu çok iyi yansıtmış.

Tanıştığı aileyle geçirdiği vakti hiç unutmayacağını söyler Block, onları satranç oyunu dışında tutarak, onlar bilmeden hayatlarını kurtarır. Şimdilik. 

Bu anı hatırlıyor olacağım; sessizlik, alacakaranlık, bir sepet çilek, bir kase süt. Yüzünüzde akşam ışığı. Uyuyan Mikael, liriyle Jof. Bu konuşmayı hatırlayacağım. Sanki bir kase taze süt gibi ellerimde tutacağım bu anı.
İnsan oğlunun ölüm korkusunu veba simgesiyle anlatan, ölüm ve yaşam üzerine bizzat Ölüm'ü konuşturan bu film, sinema sever herkesin muhakkak görmesi gereken bir yapım. Hiç Bergman seyretmemiş birileri için de harika bir başlangıç olacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder